Arabayla Bulgaristan Turu
ARABAYLA BULGARİSTAN
”Yaşla bilgelik, seyahatle anlayış gelir” Sandra Lake
VEDA ŞİİRİ
– Karıma –
Geleceğim bazen uykudayken sen
Beklenmedik, uzak bir konuk gibi.
Sokakta, bir başına koyma beni
Kapıyı sürgüleme üstümden.
Usulca girecek, bir yere ilişeceğim
Bir zaman, karanlıkta, bakacağım yüzüne.
Ve yorgunluk gözkapaklarımı indirince
Seni kucaklayacak ve çıkıp gideceğim.
Nikola Vaptsarov
( 1909 – 1942 )( Bulgaristan )
Çeviri: Ataol Behramoğlu
Okumak zor gelirse Bulgaristan gezimizi anlattığım youtube videosu
Arabayla Avrupa Turunda bu sefer istikamet Bulgaristan
Türkiye’den Avrupa’ya karayolu ile gidenlerin, özellikle sıla yolcularının daha kısa olması nedeniyle tercih ettikleri Bulgaristan yollarını gidip bir de biz arşınlayalım istedik.
Daha önce gerçekleştirdiğimiz iki Arabayla Avrupa Seyahatinde de uzak durduğumuz Bulgaristan yolları nasıl?
Bunca yıldır duyduğumuz şehir efsaneleri gerçek mi?
Bulgaristan yolları çukurlarla mı dolu?
Bulgar polisi rüşvet istiyor mu?
Bulgaristan yollarında önünüz kesiliyor mu?
Ne menem bu Bugaristan varalım kendi gözlerimizle görelim bakalım.
Rotamız

Arabayla Bulgaristan Turu Hazırlıkları
Yeşil pasaportlarımız olduğundan vize sorunu yok.
Avrupa’da araç ile seyahat edebilmek için 15 günlük Yeşil Sigorta yaptırıldı. (Herhangi bir kaza durumunda karşı tarafın zararını tazmin için araç yeşil sigortasının yaptırılması zorunludur.)
Araç kaskosuna yurt dışı zeyilname yaptırıldı.
2 kişi için yurt dışı sağlık sigortası yaptırıldı.
2 kişi için yurt dışı çıkış harcı internetten ödendi. (zorunlu)
Bulgaristan yolarında araç ile seyahat edebilmek için vinyet internetten alındı. (Bulgaristan’da otoyol olsun olmasın vinyet zorunlu.)
Tablete e-sim yüklendi.
Telefonlar 15 günlük yurt dışına açtırıldı.
Banka hesabı yurt dışı kullanıma açtırıldı.
Yolluklar hazırlandı.
Bulgaristan’da levaya çevirebilmek için bir miktar TL ve Euro alındı.
Kalacağımız yerler için rezervasyon yaptırmadım. Şehre yaklaşırken booking’den yaptıracağım.
Aracımız 2020 model VW transporter camlı van zaten yolculuk için hazırdı.
NOT: Yeşil Sigorta sınır kapısında yaptırılabilir. Yurt dışı çıkış harcı gene sınırdaki ATM’den ödenebilir. Ancak öncesinde yaptırmanız sınırda bu işler yüzünden sizin ve diğer araçları ile seyahat edenlerin zaman kaybını azaltacaktır.

Arabayla Bir Haftalık Bulgaristan Gezisi
7 Temmuz Pazar
Yolculuk başladı. Ancak bugün yolumuz Bursa’ya kadar. Önce bir oğulu görelim hele, yarın koyuluruz yola.
Sınır Geçişleri Önce İpsala – Kipi, Sonrasında Nimfea – Makaza
8 Temmuz Pazartesi
Sabah oğul işe, biz yola.

Alexandroupoli’de ”Dedeağaç” balık molası, vakit kalırsa deniz keyfi.
Konaklama Dedeağaç’da, Komotini’de ”Gümülcine”, veya Bulgaristan’a geçilerek Kirkovo’da ”Kızılağaç” yapılacak. O zamanki duruma göre karar vereceğiz.
Sabah 08.00 gibi yola çıkıyoruz. yolda aracın göstergesi Add Blue azaldığı uyarısı veriyor. Yakıt almaya durduğumuzda ilave ettiriyoruz. İpsala’da yakıt deposunu doldurmayı ihmal etmiyoruz.
Saat 13.45 gibi sınır kapısına geldiğimizde günün ilk sürprizi ile karşılaşıyoruz.
Gördüğümüz kadarı ile Yunanistan’a balık yemeye giden yalnız biz değilmişiz 🙂

Bizim tarafta araç ile sınır geçişi artık şöyle oluyor. İlk gişede araçta kim varsa iniyor, kamera karşısına geçiyor böylece yüz taraması yapılıyor. Geçiş yapanların pasaportları kontrol ediliyor. İkinci gişede araç ruhsatı ve araç sahibinin pasaportu kontrol ediliyor. Aracın sahibi yoksa vekalet verdiği kişinin pasaportuna bakılıyor.

Biz öğlende Yunanistan hayalleri kurarken Meriç Nehri’ni geçtiğimizde saatler 16.35’i gösteriyor. Haliyle Yunan tarafında da bir süre bekliyoruz ve nihayetinde artık Yunanistan’dayız.
Günün ikinci sürprizi (kötü sürprizi), internet kullanımı için aldığımız e-sim aktive olmuyor. .
Dedeağaç’a yöneliyoruz.

Bir otoyol gişesinden €2,20 vererek geçiş yapıyoruz. Dedeağaç’da park4night’dan işaretlediğimiz sahildeki plaja giderek bir süre daha e-sim’le uğraşıyoruz aktive etmeyi başarsak da verim sağlamıyor.
Dedeağaçlılar araçları ile olsun, yaya olsun akın akın akşam üstü denizde yüzmeye geliyor. e-sim le uğraşırken zaten akşam olmuş karnımız da acıkmış. Dedeağaç sahilde ilk bir saati 2€, sonraki her saati 1€ olan ücretli park yerine aracımızı park edip, sahil yolunun bir gerisindeki parallel sokakta yer alan Zourafa Restoran’da kendimize güzel bir balık ziyafeti çekiyoruz.

Restoranın Türkçe menüsü var. Garsonun da Türkçe bileni geliyor. Yemekler lezzetli ve ücretleri makul. Gördüğümüz kafeler, restoranlar hep dolu. İnsanlar güzel yaz akşamının keyfini çıkarmaya başlamış bile. Bu arada sınırdaki gözlemimde yanılmamışım büyük bir Türk turist müşterileri var.
Karnımızı doyurunca hava da yeni kararmaya yüz tutmuş. Bulgaristan’a geçmeye karar veriyoruz. Komotini’ye ”Gümülcine” gelince bir otoyol gişesinden daha geçerek € 1,60 ödüyoruz. Rodop Dağları’na sardığımızda artık hava iyice kararmıştı. Yunanistan yolları yine kaymak gibi. 6-7 tünelden geçerek Bulgaristan sınırına geliyoruz. Yunan tarafında sınır gişeleri yok. Direkt Bulgar sınırı gişelerine geliyoruz. Şimdi artık onlar da kalkmıştır herhalde. Bizden başka iki araç var ama onlar neredeyse beklemeden geçiş yapıyor. Bizim pasaportlar gişede elden ele dolaşıyor ve sonunda damgalanıyor. Aracımız sağa çektiriliyor. İki gümrük memuru tarafından sürgülü kapısı, arka kapısı, buzdolabı açtırılarak şöyle bir göz atılarak kontrol ediliyor. Sohbet havasında gülümseyerek niye geldiğimizi, sigara olup olmadığını soruyorlar. Sigara kullanmadığımızı ve ülkelerini gezmeye geldiğimizi söyleyince iyi tatiller diyerek geçişimize izin veriyorlar.
Gece saat 22.05 artık Bulgaristan’dayız. Dağ yolları daraldı ve ışıksız. Hemen 14 km ötedeki Kirkova’da ”Kızılağaç” Hotel Elit’den yerimizi ayırtıyoruz ve 20 dakika sonra otelin önündeyiz. Resepsiyonda 60-65 yaşlarında bir kadın var. Google translate ile anlaşıyoruz. Ücreti girişte ve nakit istiyor. Üzerimizde leva yok Euro olarak ödüyoruz. Odanızı önden mi arkadan mı istersiniz diyor bende işaretle uyumak istediğimizi belirtince bahçeye bakan oda anahtarı verip aracımızı otelin park yerine çekebileceğimizi söylüyor. Odamıza yerleşerek güzel bir uyku çekiyoruz.
Dere Tepe Arabayla Bulgaristan Turu Başlasın
9 Temmuz Salı
Pırıl pırıl güneşli bir güne uyanıyoruz. Otelimizin tıpkı fotoğraflarındaki gibi çiçeklerle dolu bahçesinde biraz zaman geçiriyor otelin sahibi ile ve çalışan hanım ile sohbet ediyoruz. Komotini ‘Kızılağaç’ Kirkovo yemyeşil Rodop Dağlarının eteklerinde yer alan Kırcaali’ye bağlı küçük, şirin bir belediye. Yöre insanlarının daha çok tatillerini geçirmeye geldikleri dağ kasabası havası var.

Şehir merkezindeki otelimizin içi de dışı gibi çiçek bahçesi.

Otel temiz, büyük bir havuzu var. Çalışan emektar hanım Türk. Otel sahibi beyefendi güler yüzlü, çat pat Türkçe konuşuyor, hoş sohbet biri. TL’yi Leva’ya çevirebileceğimiz yer var mı deyince yakındaki Kooperatif Bank’ın yerini tarif ediyorlar. Banka yolunda kaldırımda duran bir grup adamın Türkçe konuştuklarını duyup selam veriyoruz. Tesadüfe bakın ki selam verdiğimiz Bey Kirkovo Belediye Başkanı çıkıyor. Biraz sohbet ediyoruz. Kalacak olursak çay içmeye belediyeye davet ediyor. Başkanın ekibinden bir bey bankaya kadar eşlik ediyor, veznedar ile Bulgarca konuşarak, para çevirirken bize çok yardımcı oluyor. Ayrıca bize kasabaya çok yakın yerde bulunan Yedi Kızlar Camiini görmemizi öneriyor.
Para meselesi halloldu. Eşyalarımızı zaten sabahtan toplamıştık. Kirkovo’dan ayrılarak 11 km uzaktaki Yedi Kızlar Camisine gitmek için yola çıkıyoruz.

Nişanlıları savaşta kalan 7 genç kızın çeyizlerini satarak yaptırdıkları tarihi ahşap cami burası. Bahçesinde 7 kızın kabirleri de yer alıyor.

Cami kapalı ve yarı açık iki bölümden oluşuyor.

Zaman içinde bahçesine eski yapı ile uyumlu olacak şekilde ahşap eklentiler yapılmış. Kocaman avlusunun her iki yanında ahşap sıralar ve masalar var. Bölge halkının hıdırellezde, bayramlarda bir araya geldikleri, dua ettikleri yermiş. Cami bahçesinin ardında ağaçların gölgesinde kocaman bir kabristan uzanıyor.

Bahçe giriş kapısının önünde ve yolun karşısında park etme olanağı var. Kapının her iki yanında bulunan çeşmeden suyunuzu doldurabilirsiniz. Yine her iki tarafda kahve otomatları bulunuyor. Bizde kahvaltımızı caminin bahçesindeki sıralarda yapıyoruz. Yedi kızın ruhlarına değsin.
Şimdi istikamet Kırcaali Üretici Pazarı. Merak edip dağ yolunu seçince biraz bozuk yolda ilerlemek durumunda kalıyoruz. Genelde Bulgaristan yolları iyi. Saat 14.00 gibi Kardzhali’ye ”Kırcaali” varıyoruz. Hava çok sıcak.

Aracımızı Üretici Pazarına çok yakın konumda ücretsiz park yerine çekip pazar yerinde izlediğimiz Bulgaristan videolarından tanıdığımız Ekser Bey’i bulup ballarımızı alıyoruz.

Ekser Bey’in tavsiyesi ile Enchet’s’den yukarıda baraj gölünün kenarındaki otellerin olduğu bölgeye gidiyoruz. Burası bizim için fazla sıkışık pek hoşumuza gitmiyor dönüp Stara Zagora’ya ”Eski Zağra” doğru yola koyuluyoruz.

Haskovo’da biraz moladan sonra yolumuzun üzerinde Radievo’dan geçerken elektrik direklerini süsleyen leylek yuvaları günün güzel anısı olarak kalıyor.

Akşam olmadan Eski Zağra’ya ulaşıyoruz. Şehre varınca Green Hill Hotel’den yer ayırtıyorum. Otel şehrin yeni yerleşim bölgesinde tepenin üstünde, konumu güzel, park yeri geniş, tazelik, ferahlık kokan bir otel.

Girişte kredi kartı ile ödeme yapıp odamıza yerleşiyoruz.
10 temmuz Çarşamba
Kahvaltının ardından otelimizden ayrılıyoruz. Eski Zağra büyük parkları ile güzel bir şehir. Bugün gezeceğimiz çok yer var. Önce Shipka’ya gideceğiz.

İlk durak Şipka Anıt Kilisesi ardından Şipka Anıtı. 1877 yazında Rus – Türk Savaşı Rumi takvime göre 1283 yılına denk geldiği için Osmanlı tarihinde 93 Harbi olarak bilinen ve Osmanlıların ağır yenilgisi ile sonuçlanan savaş. Kilise ve anıt Şipka Geçidi Savaşında ölen Rus ve Bulgar askerlerinin anısına yapılmış. Biz de ziyaret ederek kendi şehitlerimizi anacağız. Koca Balkan dağlarının eteklerinde yer alan altın kubbeli kilisenin park yerine aracımızı 1 Leva karşılığında park ediyoruz. Park yerinin hemen yanında hediyelik satışı yapılan, bir şeyler yiyip içebileceğiniz kulubeler var.

Kilise ve bahçesini dolaşıyor ardından 15 km dağ yoluna sarıp en yüksek noktada yer alan anıta varıyoruz.

Park yerleri ücretsiz. Burada hava çok güzel. Rüzgar püfür püfür esiyor. Enfes bir manzarası var.

Merdivenlerle ulaşılan 31,5 m yükseklikte taştan anıtın kuzey tarafında bronzdan dev bir aslan heykeli yer alıyor.

Anıtın içinde savaş anıları sergileniyormuş biz girmedik.
Uzakta karşıdaki Buzluca Tepesinde Sosyalizm döneminden kalan uzay gemisi şeklindeki Buzluca Anıtı görünüyor. Aracın camlarını açıp rüzgarı içeri doldurarak tepeden aşağı iniyoruz.
Rotamızdaki bir sonraki yer Etar.

Yantra Deresinin kenarındaki Etar Etnografik Açık Hava Müzesini gezeceğiz. 7 hektarlık alana kurulmuş köy.

Burası Bulgar gelenekleri, kültür ve el sanatlarının tanıtıldığı yer.

Etar Açık Hava Etnografik Müzesi Giriş Ücreti: 10 bgn.
Etar Açık Hava Etnografik Müzesi Araç Park Yeri Ücreti: 3 bgn.


İki katlı ahşap cumbalı evler arasında sıkılmadan bir kaç saat dolaşılabilir.

Çiçeklerle dolu güzel bahçesindeki yorulunca oturabileceğiniz banklar bir şeyler yiyip içebileceğiniz kafeler var. Bu bölgeden geçiyorsanız gezmenizi tavsiye ederim.
Bugün dördüncü durağımız 25 km uzakta yer alan Dryanovo Manastırı.

Manastıra akşam saatlerinde vardığımızdan ücretsiz park ediyoruz. Bulgar Ortodoks Kilisesi Dryanovo Manastırı Andaka ve Dryanovo Nehirlerinin oluşturduğu muhteşem kanyonda bulunuyor. Manastırın çevresinde yaz aylarında dağcıların eksik olmadığı dik kayalık oluşumlar bir hayli etkileyici görüntü veriyor. Daha uzun vakit geçirilebilecek yerler.

Bugünkü son durağımız 30 km ötede yer alan Veliko Tarnovo ”Büyük Tırnovo” Şehri. Bu gece burada kalmayı planlıyoruz.

Şehir Yantra Nehrinin vadisinde yer aldığından hava boğucu sıcak bu yüzden daha yüksek kesimdeki Arbanasi’nin kalmaya uygun olacağını düşünüp yola devam ediyoruz.
Ancak yanılmışız sıcaktan kaçmanın çaresi yok. Bu kez yer ayırtmadık. Gidince gözümüze kestirdiğimiz otele girip soruyoruz. Oteli işleten bey iki oda gösteriyor. Beş kişinin konaklayabileceği kocaman odası gayet ferah ve serin. Peşin olarak ödeme yapıp aracımızı da bahçesine çekiyoruz.
11 Temmuz Perşembe
Bugün Veliko Tarnovo’ya geri dönüp şehri gezeceğiz.

Aracımızı şehrin girişindeki köprünün yanındaki alana ücretsiz park edip 10 – 15 dakikalık yürüyüşle Tsarevets Kalesine gidiyoruz.

Tsaravets Kalesi giriş ücreti: 10 bgn.
Tarihi geçmişi 4. yy’la dayanan kale 12. ve 14. yy lar arasında II. Bulgar İmparatorluğu’nun başkenti ve en güçlü kalesiymiş.

Kalenin en tepesindeki kiliseden başka içinde yerleşim yerlerinden günümüze kalan olmamış. Nefes kesen manzarası ile eski şehir vadinin yeşillikleri arasında kayboluyor.

Veliko Tarnovo, Osmanlı izlerini taşıyan sokakları ve evleri ile gezilip görülmeye değer bir şehir.

Bugünün bir sonraki durağı Lovech ”Lofça” Şehri.

Tuna Nehri’nin kolu Osum’un Balkan Dağları’ndan çıkıp Tuna Ovası’na ulaştığı yerde kurulmuş şehir.

Çarşılı Köprüsü, portikolu ve renkli evleri ile dikkatimizi çekince şehri görmeden geçmemeye karar verdik. İyi ki öyle yapmışız. Çok şirin bir şehir Lofça. Çarşılı Köprü 1872 – 1874 yılları arasında ahşaptan yapılmış ancak çıkan yangında tamamen yanmış. yerine betonarme bir köprü yapılmış. Neyseki yanlıştan dönülmüş ve 1981’de tarihi dokuyu belirginleştirmek için tekrar ahşaptan inşa edilmiş.

Dünyada bulunan dört çarşılı köprüden biriymiş. Çarşılı Köprüde günümüzde hediyelik eşya satışı yapılan dükkanlar yer alıyor.

Nehrin iki tarafında uzanan Lofça’nın özellikle renkli, portikolu binalarına bayıldım.

Nehir kıyısında sıralanmış kafeler, restoranlar çok. Sıcak yaz günü bu saatlerde kalabalık olmasalar da kentte akşamların daha canlı olduğunu gösterir gibi. Tarihi dokusu ile Lofça gezilmeyi hak eden bir şehir.

Bugünün son durağı Bulgaristan’ın başkenti Sofya. 1.300.000 civarında nüfusu ile beklediğimden güzel bir şehir Sofya. Otelimizi şehrin yukarı kısmında yer alan Vitosha bölgesinden seçmekle isabetli bir karar vermişiz. Burası nezih, havadar bir semt. Oteli çok tatlı az biraz Türkçe konuşabilen bir amca ile yeğeni işletiyor. Odamıza çıkar çıkmaz öyle beğeniyoruz ki hemen ikinci gün için de yerimizi ayırtıyoruz.

Sofya’yı biz çok beğendik havası diğer gezdiğimiz yerlere göre daha güzel, bunaltmıyor en azından biz gezerken öyleydi. İşlerimizden dolayı şehrin turistik yerlerini göremedik. Şehir içinde yine park4night’dan işaretlediğimiz mahalle içindeki park yerine ücretsiz park ederek işimizi hallettik. Artık şehri de bir başka zaman gezeriz.
13 Temmuz Cumartesi

Yine düştük yola. Önce Brestovitsa Köyündeki üzüm bağlarına uğradık.
Sonrasında da Plovdiv’e ”Filibe”. Bulgaristan’ın ikinci büyük şehri ve aynı zamanda en eski şehirlerinden biri. Filibe Eski Şehri Osmanlı döneminden kalma tarihi evleri, Arnavut kaldırımlı ve dev akasya ağaçlarının gölgelediği sokakları ile gönlümüzde ayrı bir taht kurdu.

Şehrin en önemli simgelerinden Hisar Kapı. Tarihi 2.y.y’da Romalılara kadar uzanan kapının temelleri üzerine 11. yy’da yeniden inşa edilmiş.

Zaman içinde çevresine zengin tüccar evleri konumlanmış. Günümüzde müze olarak işlev gören eski evlerin her biri görülmeye değer güzellikte.

Antik tiyatroya giderken yolumuza çıkan Aziz Constantin ve Helena Kilisesi Filibe Şehrinin en eski Hıristiyan kiliselerinden biri. Orjinal freskleri tamamen korunmuş kilise uğranmadan geçilmemesi gereken yerlerden biri.

Filibe Antik Tiyatrosu ise Roma döneminden günümüze dünyanın en iyi korunmuş tiyatrolarından biri. vardığımızda bir etkinliğe hazırlanıyordu.

Antik tiyatrodan eski şehir merkezine giderken rastlayacağınız bir diğer görkemli kilise Meryem Ana Kilisesi.

Eski Şehrin ortasındaki Antik Roma Stadyumunun kalıntıları ise şehrin altında bambaşka bir şehrin yattığına dair güzel bir örnek.
Antik Roma Tiyatrosuna uzanan trafiğe kapalı geniş Knyaz Alexander I caddesi kafe, restoran ve mağazaları ile keyifli bir cadde.

Antik Roma Stadyumunun hemen yanında Cuma camii yer alıyor. Murad Hüdavendigar döneminde inşa edildiğinden Hüdavendigar camii olarak da bilinen cami ziyarete ve ibadete açık.



Kapıkule sınırında uzun bekleme sırasına girmeden Bulgaristan’da son gecemizi geçirip, günün ve yolun yorgunluğunu üzerimizden atmak için sınıra çok yakın bir noktada yer alan Mezek’de yerimizi ayırtıyoruz. Raiski Kat şirin bir yer, çalışan hanım çok ilgili, işletme sahibi cana yakın. Güzel bir uyku çekip dinlenmiş olarak uyanıyoruz.

14 Temmuz Pazar
Saat 11.30 gibi geldiğimiz Kapıkule Sınır Kapısı’nda Bulgar tarafından yarım saatte geçiyoruz. Türk tarafında ise tam bir keşmekeşlik var. Sınırdan geçişimizi 14.40’da tamamlıyoruz. Şimdi yine bir Bursa molası. Gelmişken bir Mudanya’da deniz havası ve ardından Eskişehir.

Arabayla Bulgaristan Turundan Geriye Kalanlar
Mevsimin yaz aylardan Temmuz. Bulgaristan beklediğimizden sıcaktı. Daha serince bir zamanda gezmenizi salık veririm.

Bulgaristan yolları çok güzel. Sürücüler trafik kurallarına uyuyor. Siz de uyarsanız bir problem yaşamazsınız.
İnsanları cana yakın. Zaten pek çok yerde Türk soydaşlarımız var. Yabancılık çekmezsiniz.
Her ne kadar para birimimiz değer kaybetmiş olsa da Bulgaristan otel olsun, yeme içme olsun oldukça uygun.

Doğal hayat korunmuş. Çevre çok güzel. Biz çok sevdik. Sonuç olarak uygun bir zamanda yine Arabayla Bulgaristan Gezisi yapmak isteriz.
Arabayla Bir Haftalık Bulgaristan Gezisi Maliyet
16/07/2024 döviz kurları € : 36,05 ve bgn : 18,53
Fiyatlar Euro olarak gösterilmiştir
Turun Başlangıç ve Bitiş Yeri | Eskişehir |
Katedilen Yol | 2400 km |
Bulgaristan’da Kalınan Gün Sayısı | 6 Gece |
Kullanılan Yakıt Bedeli | 253,87 |
Bulgaristan’da 6 Gece Konaklama Bedeli | 238,23 |
Bulgaristan 1 Haftalık Vignet | 13,_ |
Yunanistan Otoyol Ücreti | 3,80 |
Park Yeri+ Müze Ücretleri | 25,48 |
Çanakkale Köprüsü Geçiş Ücreti (gidiş- dönüş) | 40,49 |
2 Kişi Yurt dışı Çıkış Harcı | 8,34 |
2 ad. Avrupa Gezgin Paketi 2 GB | 22,19 |
Araç Yeşil Sigorta 15 Günlük | 35,_ |
Araç Zeyilname Bedeli | 17,08 |
2 Kişi Yurt Dışı Sağlık Sigortası | 35,_ |
e-sim Ücreti | 31,37 (geri alındı) |
Toplam Maliyet | 692,48 Euro |
Daha nice güzel gezilerde buluşmak üzere.
DOĞDUĞUM TOPRAKLAR
Doğduğum toprakların üstünde
bütün gün gülümsedi gökyüzü.
Gece yandı yıldız avizeler
tan atıp gün doğuncaya.
İşleri bitirip akşamleyin
dönerken eve yürüyerek,
düşmanımı gördüm gölgede
uğrun uğrun elinde tüfek.
Sev demiştin, anneciğim,
İnsanları beni sevdiğin kadar.
Sevebilirdim, anne, ama
ekmek ve özgürlük de var.
Nikola Vaptsarov
Çeviri: Erdal Alova