Galicica Dağı’nın Görkemli Yeşili, Ohrid Gölü’nün Berrak Mavisi, Ohrid ve Sveti Naum-ARABAYLA OHRİD#2

Arabayla Avrupa Turu” – Ohrid ve Sveti Naum -12 Ağustos Yolculuğumuzun 4. Günü

Seyahat ettiğinizde, yabancı bir ülkenin sizi rahat ettirmek için olmadığını bilin. Kendi insanlarını rahat ettirmek için var. – Clifton Fadman-

DÜNYA KİMİN

aygırlar mı çıktı

yarışa

koyunlar mı kalktı

oyuna

Keçiler çarpışmış olmasın

şafakta

Bu gök acaba kimin

bu dünya kimin

Benim olmasın

yatağıma sarılan güneş

pencereme konan bülbül

varlığıma tanık ateşinde

kanım

bu dünya kimin

Benim olmasın

ya da anamın

babamın beni sardıkları

kundağın

Ben varım derken

karşıki kapı uyak

biz varız elerken

kuzey kutbu dahi

komşum

ve kökenini arayan

daha birçok adlar.

ESAT BAYRAM Şiiri (Ohri,1934-)

Ohrid’de İkinci Günümüz

Arabayla Balkanlar Turunda Ohrid tüm güzelliği ile bizi beklerken yatmak olmaz bir an önce hazırlanıp yola koyulmak gerek ama öncesinde mükellef bir kahvaltı şart, evimizdeyiz nasıl olsa bundan kolay ne var. Bugün Ohrid’in gezilecek yerlerinin en güzellerinden biri olan Sveti Naum’a yolculuk.

Arabayla Meteora’dan Ohrid’e Yolculuğumuzu, Manastır (Bitola) Gezimizi, Ohrid Birinci Günümüzü

Arabayla Manastır ve Ohrid (Makedonya) ‘yı tıklayarak okuyabilirsiniz

Arabayla Ohrid Sveti Naum Yolu

Makedonya Gezi Notlarımızda Ohrid- Sveti Naum arası 29 km. Bir yanımız masmavi Ohrid Gölü. Gökyüzünün mavisi ile güneşin ışıltısını harmanlayıp inci olup parlamış, diğer yanımız kopkoyu bir yeşillik, dağları sarmış.

Yol bir gölün kıyısına iniyor, bir  yüksekten gölü süzüyor. Sahil boyunca sıralanan otel ve pansiyonlar Balkanların turizm cenneti olduğunu ispatlarcasına çok. Yolun bazı kesimleri hakikaten dar ama zaten sürat yapmıyoruz ve dikkat ediyoruz. Uygun yerlerde aracınızdan inip yüzebilmenizin  mümkün olması da artı bonus.

Kemikler Körfezi Koyu

Ohrid Gezi Rehberine göre yolun 14. Kilometresine denk gelen yer Ohrid Kemikler Körfezi Koyu. Koyda 1997-2005 yıllarında sualtındaki arkeolojik kazılarda kalıntıları burada bulunan, arkeologların M.Ö 1200 ile 600 yılları arası geç Bronz ve Erken Demir Çağına ait olduğunu belirledikleri 6000 ahşap kazık ile (tamamının 10.000 olduğu düşünülüyor) su üstüne kurulu bir Ohrid köyü tekrardan yapılandırılmış. Bizim kazıklı yolları yapanların ataları bu Ohridliler olmasın sakın. Ahşap platform üzerine kurulu damları sazdan ahşap 24 ev. Köy ahalisi tarafından ibadethane olarak kullanılan 3 ev dairesel formda yapılmış, kalan 21 ev dikdörtgen formda. Tarih öncesinden kalan göl arkeolojik buluntuların sergisini de gezebileceğiniz müze, güzel bir göl manzarası için de durulabilir bilhassa gün batımı manzarası için.

Ohrid Su altı Müzesi Giriş Ücreti; Tam: 100 MKD, Çocuk: 30 MKD.

Sveti Naum (St Naum) Manastırı

Galicica Milli Parkında yer alan Ohrid Sveti Naum Manastırı ilk olarak M.S. 900 de Aziz Naum tarafından yaptırılmış. Baş melekler Mikail ve Cebrail’e ithaf edilen kilise Ohri’deki Slav Kilise Mimarisi ve sanatının ilk anıtlarındanmış. 10. Ve 13. Yy’larda tamamen tahrip olan kilisenin günümüzdeki hali, 16.yy’da eski kilisenin temelleri üzerine yapılmış. Ahşap oymaları çok dikkat çekici manastıra 910 yılında Aziz Naum’un naaşı defnedilmiş. Arabayla Balkanlar Rotasında Ortodoks Hıristiyanlar Az. Naum’u ziyaret için gelirken, 13. Yy’da aynı bölgede Alevi-Bektaşi öğretisini yayan Sarı Saltuk Baba’nın türbesi olduğuna inanan Müslümanlar tarafından da ziyaretgah yapılması farklı dine mensup olsalar da halkın sevdiği saydığı kişilerin birleştirici özelliğini vurgulamıyor mu.

Arabayla Makedonya Seyahatinde Ohrid’den bu yana mavinin ve yeşilin arasından süregelen yolculuğumuz manastırın otoparkında aracımızın yanına gelen amca ile Ohrid’in berrak maviliğine akıyor. Amcanın teknesi sayesinde gölün üstünden süzülerek manastıra ulaşıyoruz.

İki günlük   yolculuğumuz nedeni ile Ohrid’in o tertemiz sularında yüzme fırsatını yakalayamamış olsak da hiç değilse ellerimi daldırıyorum işte, pırıl pırıl ışıldıyor sular avucumdan kayarken, kapatıyorum avucumu biraz daha fazla benim kalsınlar diye.

Sveti Naum Manastırına tekne ile gölden dolaşarak gidiş ücreti: 5 €.

Ohrid Gezi Notlarımıza göre manastırdan hemen sonra Arnavutluk toprakları başlıyor. Manastırın olduğu koyun yüzmek için ideal olduğunu da ekleyelim bu arada. Manastıra doğru hafif yokuş yolda yürürken karşılıyorlar bizi tavus kuşları,

sonrasında manastırın kemerli kapısından geçerek girdiğimiz avluyu bekler buluyoruz onları.

Fazla yaklaşmamakta yarar var hırçın olabiliyorlarmış.

Sveti Naum Manastırı Başmelek Kilisesi

Ohrid turistik yerlerinden Sveti Naum Manastırının binaları otel olarak hizmet vermekte günümüzde, Başmelek Kilisesi ise ücreti mukabilinde gezilmekte.

Korunmuş duvar ve tavan freskleri ile gezilmeyi hak eden küçük bir kilise.

Kulağınızı Aziz Naum’un kabrine yasladığınızda hala atan kalbinin sesi duyuluyormuş doğru mudur bilmem.

Doğru olsa bile günün bu saati, bunca ziyaretçinin uğultusu içinde duyulmayacağı besbelli.

Ohrid Sveti Naum Manastırı Başmelek Kilisesi Giriş Ücreti: 100 MKD

Ohrid Sveti Naum Manastırı Otopark Ücreti: 50 MKD

Kara Drim

Manastırın bahçesi, çevresi, manzarası ile Ohrid’in gezilecek, görülecek yerlerinin başına almanız gereken yerlerinden. Hele birde göle taze su sağlayan Kara Drim var ki onun güzelliğini anlatmak için kelimeler yetersiz kalır.

Galicica Dağı görkemli yeşilini Ohrid Gölüne uzatmış, gölse berrak mavisi ile Galicica’yı aydınlatmış. Galicica ardına Prespa Gölünü saklamış ama Prespa sularını yine de Ohrid’e gizlice göndermenin yolunu bulmuş. Dağın içinden süzülerek gelen sular kumullardan kaynayarak Ohri’ye kavuşmayı başarıyor ve kavuşmanın muazzam güzelliği yere göğe işte böyle yansıyor. Cennetin yeşili olsa olsa böyle olmalı.

Kara Drim’in kumullarından kaynayıp yeryüzüne çıkan sulara tekne gezintisi 100 MKD

Arabayla Ohrid ve Sveti Naum Gezisinde gölün sularını yararak geldiğimiz manastırdan dönüşte yürüyerek uzaklaşıyoruz. Hemen nehir kıyısında yer alan yiyecek içecek mekanları manastırı gezmeye gelenler ve sahildeki plajda yüzenlerle yükünü almış vaziyette. Hediyelik eşya stantlarının yanından geçerek otoparka ulaşıyor ve geldiğimiz yoldan geri dönüyoruz Ohrid’e.

Yine, Yeniden Ohrid

Dün akşam ışıkları altında dolaşabildiğimiz tepeye saran Ohrid Eski Şehrinin Arnavut kaldırımlı, merdivenli yollarını bir başka şekilde görmeye yetişebilmek arzumuz.

Kiril Alfabesinin dillendiği, Slav Hıristiyanlığının merkezi Ohrid’de söylenildiğine göre yılın her günü başına yani 365 adet kilise bulunurmuş şimdilerde 40 kadarı kalmış.

Sokaklarda kaybolarak tepeye hakim Ortaçağdan kalma Ohrid Çar Samuel Kalesine çıkmakken niyetimiz sokak aralarında karşımıza çıkıveren küçük kiliseler ile bölünüyor.

Kah sardunyalı evlere takılıyoruz, Kah begonviller kesiyor önümüzü, sonra küpelilerin süslediği evler ilişiyor gözümüze, sonra birde gölün muhteşem manzarası.

Takılıp kalıyoruz yokuşlu, dar sokaklarda.

Böyle gidişle gelmenin imkanı yok Ohrid güzelliklerinin sonuna. Çaresiz gün batana kadar gördüğümüzle yetinmeliyiz.

Dünyanın bu denli çılgınca bir güzelliğe sahip olduğunu bilmiyordum. -Justina Chen-

ARMUT AĞACINDA ÖTEN KUMRUNUN ANLATTIKLARI

Dalları sokağa taşan armut ağacına,

Bir kumru gelip konardı her sabah,

Arap şarkısı gibi bitmek bilmeyen

İçli içli ötüşüne başlardı az sonra.

 

Büyülü kızıllığıyla şafak sökerken

Yine bir sabah erken,

Konuverdi armut ağacına kumru.

Bir hüzünlü, bir hüzünlü öttü ki sormayın…

 

Henüz dağılmadan tedirginliği,

Kumrunun ötüşündeki hüznün,

Geldi dayandı kapıya / yelesi pırıl pırıl,

Yağız atın koşulduğu araba.

 

Belliydi, son haddini bulmuştu,

Kaç gündür evde süregelen telaş.

Çeyiz sandığı, konsol, sofra,

Döşekler, yorganlar, halılar,

 

Dört sandalye, baba yadigârı masa,

Ve birşeyler daha yüklendi arabaya apar topar.

Evde kimin yüzüne takıldıysa gözüm,

Hepsi üzgün, ağızlarına kilit vurmuş dersin.

 

Kucaklaşıldı, helallaşıldı sonra,

Sonra deh dedi sürdü arabayı arabacı.

Ardından yürüdüler ağır ağır, ezginlikle,

Ninem, babam, annem, halam ve oğlu…

 

Anılarımdaki güllere bakılacak olursa

Aylardan mayıstı ve biz çocuklar,

Bakakaldık ardlarından, olanlardan habersiz,

Ama bir şey kopuyordu sanki içimizden,

 

İşte bu duyguyla uzun uzun el salladık.

Öğlene doğru ninem döndü,

Daha da kocalmış,

Babamla annem döndü,

Gözleri hâlâ nemli.

 

Şimdi sormanın vakti değildir diye,

İçimde büyüyen çocukça bir merakla

Bekledim, bir şey sormadım kimseye.

Halamla oğlu gelmediler o gün,

Gelmediler…

 

Ertesi gün de, daha, daha ertesi gün de…

Yedi yaşında bir çocuktum henüz,

Ve aklım kesmiyordu her şeyi belki,

Ama İstanbul’un sözünü etmeleri,

 

Tren demeleri yettiydi. Ne hikmet…

Dalları sokağa taşan armut ağacını

Bir cömertliktir bürümüştü o yıl. Hayret!

Hep bekledik halamın oğlu gelir diye,

Gelir tırmanır diye bekledik,

Çocukça bir içtenlikle…

 

Oysa ne halam döndüydü, ne de oğlu.

Arap şarkısı gibi bitmek bilmeyen,

İçli içli ötüşünü artık özlediğimiz

Kumru da gelip konmadı bir daha,

Dalları sokağa taşan armut ağacına.

 

SUAT ENGÜLLÜ  Şiiri (Üsküp, 1950 – )

“Arabayla Avrupa TuruYolculuğumuzun 4. Günü Sonu

Arabayla Avrupa Turu  Arabayla Arnavutluk Üzerinden Kotor ile devam ediyor.

Leave a Comment